Marathon’un adını Snickers olarak değiştirdiği zamanı hatırlıyor musunuz? Ya da futbolun geri pas kuralını getirdiği zamanı? Ya da beni korkunç derecede yaşlandırmayan başka bir kültürel referansı?
İnsanlar değişimi sevmez. Daha iyi bir şey olduğu ortaya çıktığında bile… Podcast endüstrisinin Spotify’ın podcast arayüzüne müzikte olduğu gibi herkese açık ‘çalma sayaçları’ eklediğine dair son duyurusuna verdiği tepkide de bunun bir unsuru olduğunu düşünüyorum.
İtiraf etmeliyim ki ilk tepkim büyük ölçüde olumsuzdu. O zamandan beri iyi ile kötüyü tartıyor ve objektif bir bakış açısı edinmeye çalışıyorum.
Henüz her şeyi tam olarak çözebilmiş değilim ancak bu hamlenin lehinde ve aleyhinde topladığım argümanları görmenin başkaları için de faydalı olabileceğini düşündüm:
İyi.
Şeffaflık: Podcast endüstrisi hızla profesyonelleşti. Birçok bölüm buna ayak uydurmakta zorlandı. Podcast yayıncılığının büyük bir kısmı artık ticari gelire dayanıyor ve bu gelirin artmaya devam etmesi için reklamverenlerin mesajlarının vaat ettikleri sayılara ulaştığına dair tam bir inanca ihtiyaçları var – bu, söz konusu şeffaflığın bir kısmını sağlıyor.
Daha Fazla Veri: Daha fazla veri paylaşımı iyidir. Elbette, kitleler almasa bile içerik oluşturucular bu verileri zaten alıyor ancak bu, platformların daha fazla veri paylaşması için bir ilk adımsa olumlu bir hareket. Platformlar KİMİN dinlediği hakkında çok fazla bilgi tutuyor ve bu yönde bir adım olabilir mi?
Kötü Aktörlerin Ayıklanması: Azınlıkta olsalar da, sektörde ticari kazanç ya da ego için indirme sayılarını şişiren kötü aktörler var. Bu, bunu çok daha zor hale getirir.
Bunu herkes Yapıyor: Instagram, YouTube ve TikTok’un hepsi çalınmalar hakkında veri veriyor, Spotify neden farklı olsun ki? Bu veriler bizim için değerli değil, peki ses olması bunu neden değiştiriyor?
Kötü.
Bilgi Eksikliği: Spotify’da gerçek bir “çalma” süresinin ne olduğunu hâlâ bilmiyoruz. 1 saniye mi? 30 saniye mi? 30 dakika mı? Spotify, verilerin ne olduğunu bilmeden bunun yalnızca “kasıtlı etkileşimin” bir ölçüsü olduğunu söylüyor, bu işe yaramaz. Bir yan not olarak, YouTube da “oynatmaları” nasıl hesapladıkları konusunda aynı derecede şeffaf değil.
IAB Sertifikasyonu: Yukarıdakilerde olduğu gibi, verilerin ne olduğunu bilmemek, IAB onaylı olup olmadığını da bilmediğimiz anlamına geliyor. Reklamverenler ve podcast endüstrisi arasında güven ve şeffaflık hayati önem taşıyor. Eğer onlara iki farklı tanımla iki farklı sayı seti (bizim hosting platformlarımızda bildiklerimiz ile Spotify oynatmaları) veriliyorsa, bu ilişkiyi çok daha zor hale getirir.
Markalı İçerik İçin Kötü: Sektördekiler olarak podcast yayıncılığının markalar için değerinin kimin dinlediği gibi basit bir metriğin çok ötesine geçtiğini biliyoruz. Başarı, özellikle B2B içeriklerde genel hedefle (potansiyel müşteriler, kime ulaştığınız vb.) tanımlanabilir. Ancak, küçük podcast kitlelerine sahip büyük markalar için bu doğru “bakış” olmayabilir.
Keşfedilebilirliğe Zarar: Bu, küçük programlar için bir başka handikap haline gelebilir ve daha büyük isimlere ve başlıklara yönelik önyargıyı daha da artırabilir. İzleyiciler başarıya odaklanmayı severler ve bu nedenle gerçek bir kalite ölçütü olmasa bile 100 bin indirilen bir programı 100 indirilen bir programa kıyasla dinlemeye daha meyillidirler.
Daha Fazla Platform Tanıtım E-postası: Eğer bir podcast yayınlıyorsanız, bir noktada “gerçek indirmeler” ile kitlenizi artırmayı vaat eden bir e-posta almışsınızdır. Bu verilerin kamuya açık hale getirilmesi sadece bu “oyun” metriklerinin önemini artırır ve hiç şüphesiz “izleyici” sunan daha fazla SPAM e-postası anlamına gelecektir.
Duvarlarla Çevrili Bahçe: Bu, geleneksel olarak podcasting olarak bildiğimiz RSS yoluyla dağıtılan sesten bir adım daha uzaklaşmak gibi geliyor. Bu artık modası geçmiş bir tanım olsa da, tekil platform verilerini sunmaya yönelik bu hamle, Spotify podcasting ile sektörün geri kalanı arasındaki ayrıma yönelik bir başka hamle gibi görünüyor.
Danışmanlık Yok: Spotify’ın bu hamlesi pek çok kişiyi şaşırtmış gibi görünüyor. Podcasting söz konusu olduğunda, içerik oluşturucuların kendileriyle danışmanlık eksikliği var. Bu, şirket için iyi bir halkla ilişkiler hamlesi değil ve bazı podcast yayıncılarının platformdan uzaklaşmasına neden olan bir güven kırılmasına yol açıyor.
Anladığım kadarıyla Spotify’ın bu hamlesine yönelik olumlu ve olumsuz tepkiler bunlar. Bu hamlenin yaratabileceği etki hakkında başka düşünceleriniz varsa duymak isterim.
Bu Spotify’ın ya da başka bir platformun sektöre dayattığı son büyük değişikliğin ilki olmayacak ve görünen o ki içerik üreticilerin bu duruma ayak uydurmaktan başka seçeneği yok. İlk tepkiler dehşet verici olsa da bunun olumlu bir değişiklik olabileceği konusunda iyimserliğimi koruyorum.
Kaynak: Jim Salveson / LinkedIn